ATATÜRK DEVRİM VE İLKELERİ
YURTTA BARIŞ VE DÜNYADA BARIŞIN ÖNEMİ
1. GİRİŞ :
Osmanlı İmparatorluğu ile müttefikleri , 2. Dünya Savaşında yenilince, savaşın galibi olan devletler aralarında Anadolu’yu paylaşmış ve işgale başlamışlardı. Mustafa Kemal bu işgal ortamında , 19 Mayıs 1919 günü bir kaç arkadaşı ile birlikte Samsun’a çıktı. Kafasında yeni Türkiye Devleti’nin kurulması fikri vardı. Bu devlet dört bir cephede verilecek olan Kurtuluş Savaşı, iç isyanların bastırılması ve siyasi mücadeleler sonunda gerçekleşecektir. Kurtuluş Savaşının özü, Amasya Genelgesinde yer alan “ Milletin Bağımsızlığını yine Milletin azim ve kararı kurtaracaktır. “ maddesinde ifadesini bulur. Kurtuluş Savaşı ve Atatürk devrimlerinin iki hareket noktası (dinamiği) vardır. Bunlar ; “ tam bağımsızlık “ ve kayıtsız şartsız millet egemenliği “ dir.
Mondros Mütarekesi ve Sevr Andlaşması ile paylaşılan ülkemiz, Atatürk önderliğinde, Milletimizin azim ve kararı ile verdiğimiz mücadelenin sonunda kurtarılmış ve işgalciler geldikleri gibi gitmişler, Türkiye için diplomatik bir zafer olan Lozan Barış Andlaşması ile Milli sınırlarımız çizilmiş, Türk İstiklal ve Hakimiyeti resmen tanınmıştır. Bu mücadelenin önemli bir olayı da, 23 Nisan 1920 günü TBMM’nin toplanması olmuştur.
2. ATATÜRK DEVRİM VE İLKELERİ :
a. Siyasal Alanda Devrimler ; Daha yolun başında hazırlanan 20 Ocak 1921 tarihli Anayasamızda “ egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu “ ilan edilmişti. Bu doğrultuda , 01 Kasım 1922 tarihinde Saltanat kaldırılmış, 03 Mart 1924 tarihinde de Hilafet kaldırılmıştır. Nihayet, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyaya ilan edilmiş oluyordu. İç isyanlar, siyasi mücadeleler, suikast ve Menemen olayı gibi sayısız güçlüğe rağmen sonuca kararlılıkla ulaşılmıştır.
b. Hukuk Alanında Devrimler : Osmanlı İmparatorluğunda hukuk, dini esaslara dayanıyordu. Devlet ve toplum hayatında din egemendi. Atatürk, daha 01 Mart 1922 günü, TBMM yasama yılı açış konuşmasında “ her devletin içinde bulunduğu sosyal yaşantısı ve uygarlık derecesine uygun bir hukuki mevzuatı vardır. Bizin milletimizin adalet düşüncesi ve anlayışı hiç bir uygar ulusun seviyesinden aşağı değildir. Bu nedenle, hukuki mevzuatımızın tüm uygar devletlerin kanunlarından eksik olması düşünülemez “ diyerek konunun önemini vurgulamıştı.
Çalışmalara hemen başlanarak, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu İsviçre, Ceza Kanunu İtalya, HUMK. İsviçre, CMUK. Almanya, İcra İflas Kanunu İsviçre, Ticaret Kanunu muhtelif ülkelerin kanunları, İdare Hukuk ise Fransa kanunları iktibas edilerek yürürlüğe konmuştur.
c. Eğitim ve Kültür Alanında Devrimler : Çağımızın devletleri başarılarını ve güçlerini milli eğitimlerinde bulurlar. Eğitimde yeniliğe Tevhidi Tedrisat Kanunu (Eğitimin Birleştirilmesi)’nun kabulü ile başlanmış ve medreseler kaldırılmıştır. Türk Milli Eğitiminin temel ilkesi şunlardır ; Türk Eğitimi laiktir, tek okul sistemi vardır, eğitim devletci ve milliyetcidir, Türk eğitimi demokratiktir.
d. Yeni Türk Harflerinin kabulü : 01 kasım 1928 ‘de Latin esasından alınan harfler Türk dilinin özelliklerine göre değiştirilerek yeni Türk Alfabesine geçilmiş ve Arap harflerine son verilmiştir. Böylece, okuyup yazmak kolaylaşmış, kısa sürede tüm yurtta seferberlik başlatılmıştır. Atatürk bu okuma – yazma seferberilğinde “ BAŞÖĞRETMEN “ görevini üstlenmiştir. Bu devrim, Türkiye’yi batı dünyasına yakınlaştırmış olup, önemi günümüzde çok iyi anlaşılmaktadır.
e. Tarih ve Dil Alanında Devrimler : Atatürk “ tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir “ diyerek, tarihi zenginliğimizi ve doğruları ortaya çıkarmak için Türk Tarih Kurumunu kurmuştur. Dil ise, MİLLİ varlığı destekleyen en büyük dayanaktır, etkendir, ortak bağdır. Türk dilinin kendi milli benliğine kavuşması ve zenginleştirilmesi için Türk Dil Kurumu kurulmuştur.
f. Güzel Sanatlar Alanında Devrimler : Atatürk sanata ve sanatcıya çok önem verirdi. 1923 yılında, Adana’da “ sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur “ diyerek, sanatın millet hayatındaki yeri ve önemini işaret etmiştir. Müzeler açılmış, güzel sanatlar akademileri , musiki ve tiyatro alanlarında önemli adımlar atılmıştır.
g. Toplumsal Hayatın Düzenlenmesi : Tekke, türbe ve zaviyeler kapatılmış, kıyafetler medeni insan olma yönünde modernleştirilmiştir. Soyadı Kanunu kabul edilerek eski san ve unvanlar yasaklanmıştır. Ölçüler ve takvimlerde batı dünyası ile uyumlu olacak şekilde değiştirilmiştir.
h. Kadın Hakları : Kadınlarımızın modern bir görüntüye kavuşması için, peçe ve çarşaf yasaklanmış, eğitimlerini almaları ve serbesce mesleklerini seçmeleri için düzenlemeler yapılmıştır. Kadınlarımıza 1930 yılında Belediye Meclis üyeliğine seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1934 yılında da millet vekili seçilmek ve seçmek hakkı tanındı.
I. Ekonomik Alanda Devrimler : Atatürk , daha, 1923 İzmir İktisat Kongresinde “Milli Egemenlik ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir “ diyerek konunun önemini nede güzel ve isabetli olarak ortaya koymuştur. Devlet, ekonomik hayatı düzenleyecek ve geliştirecektir. Hammaddesi yurt içinde yetişen dallara öncelik verilecektir. Kalkınmak için sanayileşmenin zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Planlı kalkınma modeli seçilmiş, MTA, EİE, Etibank, Şeker, Kağıt , demir-çelik ve tekstil alanlarına öncelik verilmiştir. Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı 1934 yılında başlatılmış , ulaştırmaya önem verilmiş, özellikle demiryolu ağının genişletilmesi üzerinde durulmuştur.
3. ATATÜRK DEVRİMLERİNİN TEMEL İLKELERİ :
Atatürkcülük ve Kemalizm kavramları, Türk Devrimi ve İlkelerinin sistemleşmiş bir fikir gücü ve geleceğe yönelik hedeflerini ifade eden birer simge olarak ve aynı anlamda kullanılmaktadır. Aslında, Atatürkcülük İstiklal Şavaşı ile birlikte başlamış olup, öncelikle hedefi, milletimizin haklarını tanıma , tanıtma, ve bağımsızlığına kavuşturmak olmuştur. Bu devrimlerin klasikleşmiş olan 6 ilkesi şunlardır ;
1. CUMHURİYETCİLİK : Devletimizin siyasi rejimi ve yönetim biçimi olarak Cumhuriyet İdaresini benimseme, aslında, halkın kendi idaresini benimsemedir. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 günü ilan edilmiştir. Atatürk, 04 Kasım 1923 günü “ Cumhuriyet bedava kazanılmadı, bunun için çok kan dökdük “ demiştir. Yine , Atatürk, Cumhurietin 10. Yılı söylevinde “ az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir “ demiştir.
2. MİLLİYETCİLİK : Millet kavramı, aralarında ortak bağlar bulunan insanların toplum hayatında eriştikleri son merhaledir. Bir milletin var olabilmesi için, ilk önce bir VATAN , bu vatan üzerinde yaşayan İNSANLAR ve BAĞIMSIZLIK olmalıdır. Milliyetcilik, insanları müşterek idealler ve kader birliği etrafında toplayabilen, kuvvetli bir bağdır. Başlangıcda, “ Ya istiklal, Ya ölüm “ parolası ile başlamış olan mücadele, “ Ne mutlu Türküm diyene “ ilkesi ile millet olma yolunda başarıya ulaşmıştır. Atatürk milliyetciliğine göre, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı, bu gün ve gelecekte Türkiye’de yaşama azim ve kararlılığında olan herkes Türkt’ür. Atatürk milliyetciliği, millet gerçeğinden hareket eder, milli irade ve milli bağımsızlığa çok önem verir.
3. HALKCILIK : Halkın, halk tarafından ve halk için idaresi demektir. Halkcılık, milliyetcilik ilkesinin bir sonucudur. Atatürk’ün halkcılık anlayışında, bireyler arasındaki eşitlik kadar, demokrasi anlayışı da önemli yer tutar.
4. LAİKLİK : Laiklik kavramı , hem geçmişte, hem de günümüzde en çok tartışılan, fakat, en az anlaşılan bir ilkedir. Laik kelimesi Fransızca kökenli olup, ruhani olmayan fikir, kurum ve müessese demektir. Devletin yapısı ve işleyişinin dini esaslara dayandırılmaması esasını getirir. Toplumun en hassas dinamiklerinden biri de dindir. Siyasal, ekonomik ve sosyal krizler topluma hakim olursa, hatalı dinsel yapılanma ve dinsel politikalar kolaylıkla gelişir ve uygun zeminler bulur. Aslında, laiklik düşünceye ve dinsel hayata özgürlükler getiren bir sigorta sayılmalıdır. Kökten dincilerin başarısı, toplumsal sıkıntılara, bunalımlara ve cahilliğe endekslidir. Devlet yöneticilerinin iradesinin bilim ve akıla dayanmasının gerekliliği laikliğin temelidir. Dinlerin hedefi, insanların mutluluğunu sağlamak, bunun için de sevgi ve hoşgörüyü hakim kılmaktır. Bilgi herşeyin kaynağıdır. Din bilgini Gazali “ insanın en üstün olanı ve Allah tarafından övüleni bilgiye dayananıdır “ demiştir. Laiklik, aynı zamanda, batılılaşmanın da bir şartı ve gereğidir. Türkiyenin çağdaşlaşması, ancak, laik bir devlet ve laik bir toplum ile mümkündür. Atatürkcülük, dinin karşısında değil, dini çıkarlarına alet edenlerin, irticacının, bağnaz zihniyetin, cahilliğin ve yobazlığın karşısındadır.
5. DEVLETCİLİK : Devletcilik, millet yararına olmak üzere, devlet yetkilerinin artması, genişlemesi, kamu hizmeti ve faaliyetlerinin yurda yayılması demektir. Bu anlamda devlet, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel faktörü, hareket ettirici gücü olmuştur. Devletcilik, planlı ekonomiye geçişi sağlamış, özel teşebbüs ile devlet işletmeciliğini bir arada dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedeflemiştir. Geri kalmış bölgelerin kalkınması da sağlanmıştır.
6. DEVRİMCİLİK : Devrimcilik, devrimleri benimsemeyi, korumayı ve yaşama geçirmeyi hedefler. Atatürk İlke ve Devrimlerinin amacı, millileşmek, modernleşmek ve demokratikleşmektir. Atatürk , devrimlerin amacını şöyle ifade etmiştir , “ yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını, çağımıza uygun, bütün mana ve biçimiyle medeni bir toplum haline ulaştırmaktır “
4. ATATÜRK DEVRİMLERİNİN TAMAMLAYICI VE BELİRLEYİCİ İLKELERİ :
1. EGEMENLİK : Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
2. BAĞIMSIZLIK : Bağımsızlık, Türk Milleti açısından bir karakter , bir var oluş sorunudur. Ya istiklal , ya ölüm bir paroladır.
3 ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ : Milli sinirlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.
4. BİLİMSELLİK : Toplum ve devlet hayatında bilime yer verilecektir. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
5. AKILCILIK : Akilcilik, gerçeği arayıp bulma yoludur. Atatürk, 1922 yılında, Bursa’da öğretmenlere yaptığı bir konuşmada “ bu gün eriştiğimiz nokta gerçek kurtuluş değildir, Kurtuluş, cemiyetdeki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir. İyileştirme ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur. Yoksa, hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir”.
6. YURTTA VE DÜNYADA BARIŞIN ÖNEMİ :
Ulu Önder Atatürk, “ yurtta sulh, cihanda sulh “ derken, bir taraftan, yurt içinde huzur ve sükunu, güven içinde yaşamayı amaçlamış, diğer taraftan da, milletlerarası barış ve güvenliğin önemini işaret etmiştir. Devlet, öncelikle, milletin birliği ve güvenliği, vatandaşların huzurunu ve sevgi ortamında temel hak ve özgürlüklerden faydalanarak yaşamalarını temine çalışır. Bu barış ortamı siyasi ve hukuki düzenlemelerle sağlanmıştır.
Dünyada barış ise, milletler arası uyuşmazlıkların barışcı yollarla, kuvvete başvurmadan çözüme kovuşturulmasını öngörür. Milletler Cemiyetine katılmamızın, bölgemizde ve Avrupada ortaya çıkan oluşumlarda yer almamızın nedeni bu ilkelerdir. Türkiye, dünyada, Avrupada ve bölgesinde ortaya çıkan oluşumların, ya kurucuları arasında yer almış, ya da ilk üyelerinden olmuştur. Sonuç olarak, Türk Devleti ve Milleti , Atatürk İlke ve Devrimleri doğrultusunda, başlangıçdan itibaren yönünü Batıya çevirmiştir. Dünya günümüzde küreselleşme olgusunu yaşıyor. Avrupada, hukuka dayalı , yaygın ve sürekli bir barış ortamı oluşturma gayretleri 2. Dünya Savaşı sonrası başlamış ve önce ekonomik birlik kurulmuş, ikinci olarak ise siyasi birliği kurma çabaları hız kazanmıştır.
5. ATATÜRKÇÜLÜĞÜN EVRENSEL BOYUTLARI :
1. Atatürk ve Atatürkçülüğün en az incelenen yönü diğer milletler üzerindeki etkileridir. Bu konuda münferit yayınların dışında, bütünlüğü olan araştırmalar ve bu araştırmalara dayanan yorum ve değerlendirmeler yapılmamıştır.
2. Atatürk ve Atatürkçülüğün evrensel yönünün, teorik ve uygulamaya yönelik olarak incelenmesi gerekmektedir. Konunun teorik açıdan incelenmesi şu başlıklar altında yapılabilir:
a. Milli nitelikleri yanında evrensel ve çağdaş nitelikleri de bulunan Atatürkçülüğün, yeni bir dünya görüşü olarak araştırılması ve değerlendirilmesi;
b. Atatürkçülüğün diğer büyük düşünce sistemleriyle karşılaştırılması;
c. Düşünce sistemlerinin tarihi içerisinde Atatürkçülüğün yeri,
3. Atatürk ve Atatürkçülüğün evrensel yönünün teorik incelemesi ile birlikte, aşağıdaki hususlarda uygulamaya yönelik olarak da incelenme yapılmalıdır :
a. Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin uluslararası yankıları , hangi görüş ve uygulamanın, hangi
ülke veya ülkelerde etki ve yankı yaptığı;
b. Atatürkçülüğün Türkiye'deki uygulamasının dünyadaki siyasi olaylar üzerindeki etki ve katkısı,
c. Türk İstiklal Harbi'nin diğer kurtuluş hareketlerine katkısı ve öncü olma niteliği,
d. Atatürk ve Atatürkçülüğün geleceğe yönelik olarak değerlendirilmesi.
e. Atatürkçülük , bütünü ile Milli Devlet kurulmasının, çağdaşlaşmanın ve her çağda çağdaş kalabilmenin ilkelerini, uygulama esaslarını ve yönetimini belirler.
4. kkAtatürkçülük, aynı zamanda Türk Devriminin fikir ve ideal yönüdür. Türk Devriminin tesirleri sadece Milli sınırlar içerisinde değil, dışarıda da takdir ve hayranlık uyandırmışsa, bu inkılabın evrensel değerinden dolayıdır. İnkılabın üniversel değeri, Milli amacının dışında tesirleri ve verdiği meyveleri ile kendini gösterir. Bu durum, çeşitli yönlerden inceleme konusu yapılabilir.
a. Batı dünyasında Türk Devrimine , II. Dünya Savaşı'na kadar duyulan ilgi, Türkiye'nin köklü bir hamle ve değişiklik yaparak Batı Medeniyetine katılması ve bu medeniyeti ortak medeniyet olarak benimsemesi ölçüsünde değerlendirilmektedir. Batılı yazar ve siyaset adamları , Türk Devriminden söz ederken, Doğu dünyasının kader ve alınyazısını değiştiren hareket diye bahsederler. Nitekim, Türkiye'nin tuttuğu yol, bütün milletlere örnek olmuştur. Batı medeniyeti müşterek bir medeniyet olarak öngörülmüş, Türkiye örneği, diğer siyasi toplumların kalkınması ve yükselmesinde daima göz önünde bulundurulmuştur.
Büyük Atatürk, "Memleketler muhteliftir,fakat medeniyet birdir. Ve bir milletin terakkisi için de bu yegane medeniyete iştirak etmesi lazımdır"1 diyerek Batı medeniyetini işaret etmişti. Yine O, "Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de asri binaenaleyh garplı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmeyi arzu edip de garba teveccüh etmemiş millet hangisidir ?”2 diyerek, bir sorgulama yaparak, yeni Türkiye'nin hedefine yön vermeye çalışıyordu.
1938 yılında yazılan bir eserde, Türk Devrimi, sadece Türkiye'yi canlandırmakla kalmadığı, aynı zamanda bütün dünyaya yol gösteren bir devrim hareketi olduğu, uyuyan bütün Doğu milletlerinin (Üçüncü Dünya) uyanıp silkinmelerine neden olacak bir hareket olduğu vurgulanıyordu3. Böylece, Atatürk Devrimi, Batılı olmayan topluluklara tutacakları yolu göstermekle insanlığın gelişmesinde önemli bir safha açmıştır.
b.Türk Devrimlri, insana ve insan kişiliğine değer vermiştir.
Türkiye Batı medeniyetine yönelmek için devrim yapmak zorunda idi. Batı'yı zihniyeti ve hür düşüncesi ile alacaktı. Atatürk Devrimlerinin bir diğer özelliğini, insani yönünü, insan haklarına değer veren yönünü her zaman ortaya koymuştu. İnsanlara hürriyet vermek ve şahsiyetlerini değerlendirmek Türk Devriminin amacı idi.
c. Türk Devriminin milletlerarası planda değerlendiren bir diğer olay da, milletlerin kurtuluş hareketlerine örnek olması, bağımsızlık mücadelesi veren milletlere kurtuluş aşkını aşılamasıdır. Bu konunun doğu ve batı açısından değerlendirilmesi farklılık gösterir.
Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ile Birinci Dünya Savaşının galip devletlerinin emperyalist baskılarına karşı duran, onlara karşı başarı kazanan ilk devlet olduğu için diğer devletlere de örnek olmuştur. Bu yönüyle Türkiye'nin mücadelesi, Batı dünyasında takdirle karşılanmıştır. Bağımsızlık mücadelesi veren Doğu (Asya ve Afrika) dünyasının Atatürk'e ve eserine bağlılığı Batı'dan faklıdır. Emperyalizme ve istilacılara karşı istiklal mücadelesi yapacak olan Doğu dünyası, gönlünde bir milli kahraman, idealinde bir kurtarıcı, yani Mustafa Kemal arıyordu. O'nun evrensel yönü hakkında söylenenlere kısaca göz atmak gerekirse; şu örnekleri vermek mümkündür ;
Çinli lider Çan Kay Şek, "Atatürk'ün hayatı ve eseri sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün hür milletleri için ilham kaynağı olmakta devam edecektir"4 der. Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han ise, "Atatürk, yalnız bu asrın en büyük adamlarından biri değildir. Biz, Pakistan'da O'nu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz...0 İslam dünyasında yeniden siyasi uyanış istikametinde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi"5 şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Hindistan'ın kurucusu Nehru ise, Atatürk'ün bağımsızlık yolundaki başarısına hayran olduğunu ifade etmekten kendini alamadığı gibi, "Biz, o tarihlerde O'nun bağımsızlık hareketiyle son derece meşguldük"6 demiştir.
d. Atatürkçülüğün evrensel değeri özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra daha da anlaşılmıştır. Ekonomik ve sosyal bakımdan geri kalmış birçok millet, Batıya yönelirken, Batı demokrasisine geçerken Atatürkcülük’den yararlanmanın yolunu aramıştır.
Prof. Maurice Duverger'e göre, az gelişmiş ülkelerin siyasal rejimi incelenirken, Doğu ile Batı standartları arasındaki bu tercih, bu memleketlerin kaderini Atatürkçülüğe, yani Kemalizm'e bağlamıştır. Yine Duverger, “Batıya doğru yönelmeyi arzulayan bu yarı gelişmiş ülkelerin, kısa zamanda Batı standartlarına yükselmelerinin, ancak, Kemalizm tecrübesi ile mümkün olabileceğini” belirtir7.
e. Atatürkçülüğün evrensel değerlerinden biri de, dış politika alanındadır: Türkiye barış politikası uygulamakla, insanlık yararına çalışmış, barışı karşılıklı münasebetlerde temel saymış, Balkanlar'da ve Ortadoğu'da uyuşmazlıkları barış yoluyla çözümleyerek, barışa hizmet etmiştir. Nitekim, Türk Devrimi, yani Atatürkçülük, büyük insan ailesinin saadetine hizmet etmeyi kendine vazife saymıştır.8
f. Atatürkçülüğü milletlerarası alanda yücelten bir diğer olay da, bağımsızlık mücadelesi yapan topluluklara kurtuluş ümidi ve aşkı vermesidir. Kuzey Afrika, Hindistan,Pakistan vb. ülkelerdeki bağımsızlık mücadelesinde Atatürk'ün başarısı model olmuştur. Nitekim, Tunus Başkanı Burgiba, Atatürk için "O asırlarda bir gelebilecek devlet adamlarından biri idi"9 ifadesini kullanmakta idi.
5. Sonuç olarak; Atatürkçülük, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha fazla örnek değeri kazanmış ve Atatürk bir dünya değeri olmuştur. Bu neticede, İkinci Dünya Savaşı'nın şartları etkili olduğu kadar, işgal ve sömürge altındaki mazlum milletlerde Atatürk örneğinin yaygınlaşması için gerekli zamanın geçmiş bulunması da etken olmuştur. Atatürk'ün mazlum milletler üzerindeki ilk etkisi, İstiklal Harbi ile Batılılara tattırılan yenilgi sonucu olmuş, Doğu dünyası Atatürk'ün gazilik yönünü özellikle benimsemiştir. İstiklal Harbini takip eden inkılaplar, bu topluluklar için anlaşılması zor, ulaşılması güç büyük hedeflerdi. Bu noktada Batılıların yanlış propagandaları ile Atatürkçülüğe bağlılıkta duraklama görülür. Ancak zaman, Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü tekrar yüceltmiş ve Atatürkçülüğün evrensel bir boyuta ulaşmasını sağlamıştır.
Atatürk fikirleri, görüşleri ve "Türk Devrimleri " adı verilen eseriyle tüm dünyada yankılar uyandırmış bir liderdir. Bu yankılar sebebiyledir ki, Atatürk için bir niteleme aranırsa "çağını aşan lider" sıfatından daha uygun bir ifade olamaz. İşte Atatürk'ü evrensel yapan yönü de budur.
Naci SÖZEN
AVUKAT
(Em. Hv. Mu. Kd. Alb) FAYDANILAN ESERLER
1. Enver Ziya KARAL, Atatürk'ten Düşünceler, Ankara 1956, s. 49.
2. Enver Ziya KARAL, Atatürk'ten Düşünceler, Ankara 1956, s. 49.
3. M.Saffet EMİN, Kemalizm İnkılabının Prensipleri, Cilt -I, İstanbul 1938, s. 25-26.
4. Muzaffer ENDER, Ağlayan Dünya, İstanbul 1964, s. 67.
5. Muzaffer ENDER, Ağlayan Dünya, İstanbul 1964, s.160.
6. Muzaffer ENDER, Ağlayan Dünya, İstanbul 1964, s. 99.
7. Maurice DUVENGER, Le Kemalizm: Atatürk, UNESCO Yayını 1963, s.177-179.
8. Herbert MELZİG, İnönü Diyor ki, İstanbul 1946, s.190.
9. Sadi IRMAK, "Atatürk'ün Dünya'daki Yankıları", Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara 1995 (Atatürk Araştırma Merkezi Yayını), s. 419.
21 Ağustos 2007 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder