31 Temmuz 2007 Salı

BU GÜNLERE NASIL GELDİK ?

Maraş olayları başta olmak üzere, Adana, Erzincan ve Diyarbakır DGM’ler ile bir çok ceza mahkemelerinde hakimlik/savcılık yapmış olan ünlü hukukçu üstadımızın arşivini incelemeye devam ediyoruz. Bu arşivde yer alan bir çok ibretlik olayı yayınlamıştık. Basit gibi görünen ve fakat ülkemizi bu kritik noktaya getiren olaylar ve ihmaller yumağını daha iyi anlamamıza, belki de dersler çıkarmamıza yarar düşüncesiyle bu konuyu da yazmak istedim.
Erzincan DGM günleri ve bölücü terörün azdığı 1990’lı yılların başındayız. Bingöl doğumlu bir vatandaş, kamyonunun her yanına “ Biji serok APO, Kurdara Azadi “ cümlelerini büyük harflerle yazdırmış. Anlamlar, yaşa başkan apo ve kürtlere özgürlük oluyor. Aracının direksiyonuna oturarak ülkemizin doğu ve güneydoğu illerini dolaşmış, hızını alamayarak, İran, Irak ve Suriye içlerini de dolaşarak tekrar Türkiye’ye giriş yapmış. Bir noktada, araçtaki yazıların “ terör örgütünü övmek ve bölücülük yapmak “ olduğuna kararverilmiş ve savcılığa suç duyurusu yapılmış.
Şoför ve aracı yakalanarak DGM savcılığına getirilmiş ve olayın soruşturulması bir savcı yardımcısına verilmiş. Savcı, gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, zanlının tutuklanması talebiyle mahkeme üyesi bir hakime dosyayı sevk ediyor. Hakim, araç üzerinde yazılmış olan sloganların anlamını bilemediğini söyleyerek kurumda görevli ve Kürtçe konuşabilen bir memuru çağırıp, yazıların anlamlarını soruyor.Tercümanlık yapması için çağrılan memur, gerçek anlamları gizleyerek, bazı açıklamalar yapıp, kamyon üzerindeki yazıların suç teşkil etmediğini anlatıyor. Bu tercümanın anlatımına karşısında, hakim “ yazılarda suç unsuru yoktur “ diyerek zanlıyı salıveriyor. Savcının anında karara itirazı sonunda, dosya üstadımızın başkanlığını yaptığı mahkeme heyetine intikal ediyor.
Başkan ve heyeti, yazıları ve hâkimin kararını görünce şaşkınlık içinde kalıyorlar. Gerekli görüşmeleri yaparak “ bu cümlelerin suç olduğunu anlamak için tercümana gerek yoktur “ kaydı ve cümlelerin, terör örgütünü övmek ve bölücülük yapmaktan başka bir anlama gelmediği, gerekçesiyle hemen zanlının tutuklanmasına karar verip dava açılması için dosyayı savcıya gönderiyorlar.
Bu davanın yargılaması sonunda, suçu sabit görülen kamyon şoförü sanık 7,5 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılıyor. İşte, bu basit olay bile, bölücü terör ve teröristi ne kadar hafife aldığımızı, nice ihmal ve kararsızlık içine düştüğümüzü ve müsamaha gösterdiğimizi, etkisiz ve yetkisiz olduğumuz gibi hususlarda bize ders olacak niteliktedir. Mersin’de teröristleri tutuklayan hâkimin evi basılarak ve “ kahramanlık sana mı kaldı? “ narasıyla kurşun yağmuruna tutulup şehit edilen hakimi unutmayalım. Yine, geçen bir yazımızda, çatışmada yakalanan ve 25 yıla mahkum olan bir teröristin, cezasının Yargıtay’da nasıl bozulduğu ve tel emriyle mesai gelmeden nasıl salıverildiğini, bu caninin, sonra, Yunanistan kampı ve Kuzey Irak kampındakameralar önüne çıktığını da yazmıştık..
Hâkim üstadımızın verdiği bilgiler arasında, zamanın en üst seviyede devlet yetkilisinin bizzat yaptığı “ bir sağdan, bir soldan “ diyerek idamları dengeledikleri açıklamasını tarihin en tutarsız açıklaması olduğu kanaatine de katıldığımızı bildirmek durumundayız. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, yaklaşık 210 aşırı sol ve 12 aşırı sağ eylemci için idam kararı verildiği, bu sözde dengeli uygulama sonunda 12 sağ eylemci sonunda sol eylemcilerin idamına son verildiği, ayrıca, bunca cana mal olmasına ve onlarca kişinin katilleri (Apo, Sakık ve 65 kişin şehit edilmesinden sorumlu cani dahil) yakalanmış olmasına rağmen, bu güne kadar hiçbir bölücü teröristin idam edilmemiş olması da çok düşündürücü bir konudur. Üstelik bu canilerin çoğunun “ itirafçı olacağız” diyerek ve ipe sapa gelmez bilgiler vererek salıverilmiş olması da tarihi bir çelişki olarak kalacaktır.
( Gelecek Sayıda Başka Bir İbretlik Olayda Buluşmak Üzere ) . saygılar
Av. Naci SÖZEN,(Em. Hv. Mu. Kd. Alb.) Mayıs 2007 / ANKARA

Hiç yorum yok: