31 Temmuz 2007 Salı

HATAY İÇİN OYNANAN OYUNLAR

Birkaç gün önce gazetelerde yer alan bir haberin üzerinde fazla durulmadı. Haber şöyleydi. “ Hatay’da arazinin binde beşinden fazlası yabancılara satılmış olduğundan, ikinci bir emre kadar yabancılara gayrimenkul (taşınmaz mal) satışı durduruldu.” Taşınmazları alan ülkeler sırasıyla, Suriye, Almanya, Lübnan ve Brezilya olup, liste bir çok ülke ile birlikte uzayıp gidiyordu.

Bilindiği üzere, Lozan görüşmelerinde çözüme kavuşturulamayan bir kaç konudan biri de Hatay konusuydu. Burada kurulan bağımsız devlet, halkın isteği doğrultusunda 1939 yılında Türkiye’ye katılmıştır. Suriye bu birleşmeyi içine hiç sindirememiş ve bölgeyi yakın zamanlara kadar haritalarda kendi ülkesi sınırları içinde göstermiştir.

Hatay bölgemiz, Antakya ve İskenderun başta olmak üzere tarih boyunca önemini hep korumuştur. Hıristiyanlık için önemli olan 5 tarihi kiliseden biri Antakya’da bulunmaktadır. Ayrıca, burası tüm ilahi dinlerin ve ibadethanelerin yan yana olduğu ender şehirlerden biridir. Son yıllarda bu tarihi kiliselerde ibadet yapma çabaları artmıştır.

İngilizler, Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra, 5 Kasım 1918 tarihinde İskenderun limanına asker çıkarmak isterler. Osmanlı Hükümetine bu isteklerini ileterek, Suriye ve Irak bölgesinde olan birliklerine lojistik destek yapmak zorunda olduklarını bildiriyorlar. Hükümet, önce “ oraya çıkamazlar “ diye tel çekiyor, fakat, arkasından “çıksınlar “ diye tel geliyor. Nihayet, 8 Kasım 1918 günü gelen telde “ İngilizler diledikleri saatte bölgeye girsinler, karşı koymayın “ mesajı geliyor.

Bu olayların yaşandığı sırada, Mustafa Kemal Paşa, Adana Yıldırım Orduları Komutanıdır. İstanbul’a çektiği telle hükümeti uyarıyor ve “ İngilizlerin İskenderun’a çıkmasına izin verilmemeli, onların asıl emeli bizim 7. Ordunun gerisinde yer almak ve ileride Irak (Musul-Kerkük) menfaatlerini korumak “ diye izah eder. Hatta telde “ ben böyle bir emre uyamam, yerime birini atayın, İngilizler İskenderun’a çıkarsa ateş edilmesini şimdiden emrettim “ ifadesini de ekler. Nitekim, liman ve bölge üzerinde uçuş yapan İngiliz uçaklarına bu emir gereği yerden ateş edilmiştir. İngilizler limana çıkamamışlardır.

Günümüzde ne oldu da yapay bir şekilde Hatay Meselesi ortaya çıktı ? AB ülkeleri Türkiye’nin üyeliği konusunda sıkça “ toprağınız çok geniş, nüfusunuz çok kalabalık, bu halinizle sizi hazmedemeyiz” şeklinde açıklamalar yapıyorlar. Gizli plana göre, Türkiye, önce üçe bölünecek, sonra beşe bölünecek ve AB üyesi olabilecek. Bu plan doğrultusunda etnik grup arayışı başlatıldı. Rum, Yahudi ve Ermeni nüfusu ayrı bir devlet kurmaya müsait değildi. Alevileri bile etnik nitelemelerle kışkırtmaya çalıştılar. İşte bu sırada, geçen yıllarda, Yunan Devlet Başkanı Papandrau yaptığı bir konuşmada, Özetle, “ Kıbrıs’ta Rum malları teslim edilsin, İstanbul’da Patrikhaneye bağımsızlık verilsin, Suriye-Türkiye sınırı Araplarına özgürlük verilsin, İmroz adalarına (Bozcaada, Gökçeada) serbestlik verilsin, İznik, Bursa ve Sivas’ta patrikhane şubeleri açılsın “ şeklindeki fikirlerini ilan etti.

Bu konuşmada yer alan her konu gerçekleşme aşamasındadır. Hatay bölgesinde cirit atan Suriye ajanları, halka, “Arapça konuşmaları, çifte vatandaşlığa geçmeleri, devlet görevlerine girmeleri ve sürekli taşınmaz malları satın almaları” konularında kışkırtmaktadırlar. Hatta, Hatay için yapılmış olan 1921 Ankara Anlaşması ve 1939 Hatay Anlaşmasında “gizli” maddeler olduğu, bu anlaşmaların 100. yılları olan, 2021 ve 2039 yıllarında Plebisit (Halk oylaması) yapılacağı, nüfus, arazi-mal çoğunluğu, dil ve kültür farklılıklarıyla bölgenin Suriye’ye devredileceği “ yalanını bile yaymışlardır. Bu bölgede, göz göre Araplaştırma süreci yaşanmaktadır.

Anadolu yabancılar tarafından adeta yağma edilmektedir. Yapılan tespitlere göre, Suriye Hatay bölgesinde, İsrail GAP bölgesinde, Ermeniler VAN, Almanlar Alanya ve İngilizler Ege’de arazi ve ev satın almaktadırlar. Kapadokya’da şimdiden bazı mahalle adlarının değiştirildiği konuşulmaktadır. Fener Patriği, geçenlerde, sırasıyla, Sivas, İznik, Bergama, Hatay, Kapadokya ve İzmir bölgesi olmak üzere, tarihi ve ünlü Hıristiyan kiliselerinde, hiç Hıristiyan cemaat olmadığı, kiliseler kullanılamaz durumda olduğu halde dolaşarak ayinler düzenlemiştir. Patrikhane ise, ABD vatandaşı olan üç kişiyi memur atayarak bağımsızlık konusunda önemli bir adım atmıştır. Pontus Rumları meselesi de diriltilmektedir. Bakalım karşımıza daha hangi yapay konu “mesele-problem” olarak çıkarılacak ve aleyhimize çözümler önerilecek …
Avukat Naci SÖZEN- Haziran / ANKARA

1 yorum:

Adsız dedi ki...

güzel bir tespit