12 Eylül 2007 Çarşamba

Kazancı Yöresinde Türk İzleri

KAZANCI YÖRESİNDE TÜRK İZLERİ


Kazancı Kasabasının, 1270 yıllarında, Karamanoğlu Beyliği Uçbeylerinden olan Kazancı Bey tarafından kurulduğunu ve yöreye yerleştirilen Türklerin, Roma devrinden kalma köylerle bir müddet yayana bir hayat yaşadıklarını önceki yazılarımızda delilleriyle birlikte belirtmiştik. İlk Kazancılılar, şimdiki, Gülnar bölgesinden geldiklerinden, yöremizin ilk sahipleri de Gülnarlılar olmuştur. Bu bölgede, ilk göçlerin Doğudan Batıya doğru olduğunu, asırlar sonra, Güneyden Kuzeye döndüğünü de söylemeliyiz.

Gülnar bölgesinden gelen göçerler, Akkuyu, İlanlıca ve Körkuyu istikametini takip ederek, bir kısmı, İlabadı ve Ortagöl geçidinden Kırkkuyu yaylasına, diğer kolu ise, Kabalak, Çömlekci, Karakovanlık ve Popas geçidini takip ederek Yüksek Eğrik yaylasına ulaşırlarmış. Bu göçerlere, Osmanlı devrinde, yaz mevsiminde olmak üzere, Kırkkuyu yaylasında 45 günlük Yaylak Fermanı verilmiştir. Bir asır öncesine gelindiğinde, bu fermana dayanarak gelmeyi sürdüren çobanlar, Kazancılılar, Anamur Yörükleri ve diğer civar köylülerle kavgalara tutuşmuşlardır. Son olarak, inatla gelmeye devam eden Gülnarlı Halil Ağa isminde bir kişi, Yörüklerden Mahmutoğlu ve Celiloğlu aileleriyle adeta savaş yapmışlardır. Kavga sonunda ailesiyle birlikte perişan şekilde bu kişide bölgeyi terk etmiştir.

Gülnarlılar devrinden kalma izlerin en başında, Kırkkuyu yöresindeki Bazar Alanı adıyla anılan yer gelir. Düz bir arazi olan burada, belli günlerde Pazar kurulurmuş. Yıllar önce bu düzlükteki eski su kuyusu yerleri rahatlıkla görülebiliyordu. Tozlu pınarı yakınlarındaki Kanlı Say ismi de bu devirden kalmadır. Uluköy mahallesinden bir kişi, bu say (düz kaya) üzerinde oturan 3 Gülnarlı çobanını öldürmüş ve bu adla anılmıştır.

Gülnarlılar döneminden kalma izlerden biri de, Popas kuyusu arkasında bulunan Hemid Seydi mezarıdır. Ermiş bir kişi olarak bilinen bu zat, sürüleri olan Gülnarlı zengin bir ağanın çobanıdır. Bu bölgede ölmüş olduğundan buraya defnedilmiştir. Hala, bu mezarı ziyaret etmeye uzak diyarlardan insanlar gelmektedir. Bu bölgedeki en yüksek tepe olan Yüksek Eğrik dağının adı da bu devirlerden kalmadır. Gülnarlı çobanlar, azıkları bittiğinde veya özel bir durum olduğunda bu tepede ateş yakarak Gülnar ile haberleşirlermiş. Ateşin yandığı zamana göre anlamı olurmuş. Bilinen mesajlardan biri, ateş belli bir zamanda yakıldığında, azıklarının bittiğini haber verirmiş. Zaten Eğrik kelimesi azık demekmiş.

Gülnarlıların, Akkuyu mevkiinde tarla çıkarmaya başladıkları, buna, İrnebol, Kazancı ve Yörüklerin itirazı üzerine kavga çıktığı, Ermenek kadısına gidildiği ve sonuçta bu arazinin Kazancıya verildiği önceki yazılarımızda yer almıştır. Gülnarlıların göç dönüşünde konakladıkları yerlerden biri de Develikoyağı (Develi Koyak) adıyla bilinen yerdir. Toros yaylasındaki Sakat Dedesi de Gülnarlıdır.

Karakovanlık bölgesinde bulunan ve Gelin Mezarı adıyla anılan düzlük arazi, Gülnar’a götürülürken burada ölen ve aynı yere defnedilen bir gelinden isim almıştır. Burası definecilerce sürekli kazılmaktadır.

Kazancı ve çevre mahalleler kurulduktan sonra, Aşağımahalle mezarlığı içinde yapılmış olan Muslu Dede türbesi, günümüze kadar varlığını sürdürmüş en eski Türk izidir. Burada din eğitimi verilirmiş. Şimdilerde bakıma muhtaç ve yıkık vaziyettedir. Bu bölgenin altındaki arazi halen İmarat ismiyle anılır. Bu ismin aslı İmarethane (aşevi) olup, vakıf arazilerinin gelirleriyle burada fakirler için kurulmuş bir yemekhane işletilirmiş.

Uluköy zamanın en önemli merkeziymiş. Karamanoğlu devrinde, Uluköy Vakfı kurulmuş ve şimdiki Yukarı Mahalle mezarlığının kuzey kısmında yıkıntısı bulunan Ulu Çami inşa edilmiştir. İstanbul Başbakanlık Arşivleri Dairesi (1) listesinde, Osmanlı Dönemi (Karamanoğlu Devri) vakıfları listesi kayıtları şöyle ; “ Ermenek’e bağlı Uluköy Vakfı ; burada yaptırılan Ulucami için tarlalar, değirmenler, bahçeler vakfedilmiştir “ ifadesi yer alır. Bu vakıf arazilerinin çeşitli yerlerde olduğu, 1950 yıllarına gelindiğinde, kalan 3 vakıf arazisinin köy muhtarlığı mülkiyetinde olduğundan, alınan kararla vatandaşlara satıldığı, halen bu yerlerin “vakıf tarlası” olarak anıldığı insanların bilgisi dahilindedir.

Vakfı bulunan bu tarihi Ulucami, 1905 yıllarında yıkılmış ve yerine Aşağımahalle “ Odanın Önü “ adıyla anılan yere, eski cami yapılmıştır. Burada, eskiden, Köy Odası varmış. Bu cami de 1960 yıllarında yıkılmış ve yerine şimdiki cami yapılmıştır. Yöremizdeki yer adları, tarih öncesi adlar dahil olmak üzere, günümüze kadar geçen zaman içinde verilmiş olan adlarla birlikte, karma bir şekilde kullanılmaktadır. Geçmiş devirlere ait olan, Körkuyu, Toros, Yenicesu yaylaları, Çömlekçi, Kzılcayer, Maşat ve Kabalak yörelerinde bulunan mezarlıklar yok edilmiş veya kendiliğinden yok olmuştur. Ulu bir kişi olduğu bilinen Sakat Dedesi mezarı bile delik deşik haldedir. Kamanoğulları Beyi Alaüddin Ali Bey, ordusu ile Değirmenalanı mevkiini geçip, şimdiki Kazanpınar çevresine konaklamıştır. Burada bir yere Alaüddin Geçidi (şimdiki adı Aladın Geçidi ), yani, “Alaaddinin geçtiği yer “ adı verilmiştir. Art (At) Beleni de eski Türklerde at sırtında oynanan “ cirit ” oyunlarının oynandığı yerdir. Kireçlik yöresinde bulunan “ Hıdırellez ve Dede “ isimleriyle anılan yerler de Türk izleridir.

Yöremizdeki Türk izlerinin en önemlisi, benzeri olmayacak kadar mükemmel olan Alaköprü (Görmeli Köprüsü )’dür. Bu eser de yakında baraj suları altında kalacaktır. Yazımızda geçen, Kanlı Say, Halil Ağa, Hemid Seydi gibi bir çok kişi ve olay , ayrıca, öykü olarak yazılacaktır. Sonuç olarak, yöremizde tarihimizi ve kültürümüzü yaşatacak düzeyde bir eser (iz) olmadığını itiraf etmeliyiz. Tarihi eserler, yörede yaşayan insan ve kültürlerim MÜHÜRÜ olarak kabul edilir. Nitekim, Ankara’da yapılan bir toplantıda “ Alaköprü kurtarılmalıdır “ konusu tartışılırken, söz alan Prof. Tahsin KESİCİ, bu eserin Taşeli’ne vurulmuş bir “Türk Mühürü “ olduğunu ve mutlaka kurtarılması gerektiğini ifade etmiştir. Tarihi eserlerimizin daha iyi korunması ve yaşatılması dileğiyle….



Yazan : Av. Naci SÖZEN (Araştırmacı – Yazar )

(Gelecek sayıda ; Tarihte ve Anadolu’da Kazancılılar )

1 yorum:

rasih çetin dedi ki...

Merhaba efendim;
Yazılarınızdan çok istifade ettik.Ben Manisa ili Demirci ilçesi Kazancı köyündenim.Köyün camisinin vakıf senedinde Kazgancı olarak geçiyor.Osmanlı kayıtlarında 1842 nüfus sayımında Saruhan vilayeti Demirci kasabası,Karye-i Kazgancı olarak kaydedilmiş.
Dedelerimin yüz ve çene yapıları türkmen olduklarını gösteriyor.Demirci köyleri içerisinde yanlız Kazancı insanları bu şekilde.
Babaannem bayramlarda susamlı çörek yapar,öküzlerede yedirirmiş.Bu bana çok ilginç geldi.Hıdırellezlerde yağlı güreş yapılırmış kazanana hediyeler verirlermiş.Soy ağacında 5 kuşak önceye (1820 li) yıllara gidebildik.Daha öncesi bilinmiyor.Paylaşmak istedim.
Selam ve hürmetlerimle