21 Eylül 2007 Cuma

Kadrolu ve Maaşlı Doktorunuz Var mı ?

KADROLU VE MAAŞLI DOKTORUNUZ VAR MI ?




Devletimizin muhtelif kademeleri ve mevkilerinde görev yapmış, değişik yer ve unvanlarda çalışmış bürokratlarımızın geçmişle ilgili anılarını okudukca ve bizzat kendilerinden, zaman içinde tanık oldukları veya yaşadıkları olayları dinledikce gülüyoruz ve " bu kadarı da olur mu ? " demekten kendimizi alamıyoruz.

İşte bir anı daha dinliyoruz. Bundan 40-50 yıl önceleri, 3659 sayılı Barem Kanunu yürürlüktedir. Memurlardan, kanun kapsamına, yani, barem dışına çıkarılanlar fazla ücret alıyor. Keyfi dereceler verilip, sevilen insanlara avantajlar sağlanabiliyor. Her memur ve çalışan, barem dışına çıkmak, dolayısıyla biraz fazla para almak istiyor.

İmar ve İskan Bakanlığı'dan bağlılarına bir yazı geliyor. İktisadi Devlet Teşekkülleri tarafından, alınan yazıda " kurumunuzda asli maaşlı DOKTOR bulunup bulunmadığının 15 gün içinde yazılı olarak bildirilmesi " istenmektedir. Bu kurumlardan birinin hukuk bürosuna yeni atanmış olan üstadımıza, bu yazı, cevap verilmesi için havale edilmiştir. Görevi alan üstadımız, hemen araştırmayı yapar ve hazırladığı Bakanlığa cevap yazısını daktilo edilmesi için orta yaşlı daktilocu Bayan Remziye Hanıma verir. Yazıda, kısaca " kurumumuzda asli maaşlı doktor bulunmamaktadır " ifadesi yer almaktadır.

Remziye Hanım, tik-tak sesleri arasında yazıyı daktiloda özenle yazar. Bir kaç yerinde hata yapılmış ve düzeltilmiştir. Üstadımız, yazının tekrar yazılmasını istemeden hemen imza sümeni içine yerleştirir ve kendisi parafe ederek şefine gönderir. Kısa bir süre sonra, şefin çağırması üzerine hemen huzura koşar. Şef, elindeki yazı sümenini uzatırken " Şükrü Bey, yazıda " doktor " kelimesini kullanmışsın, her mesleğin doktoru olur, sen bu yazıyı TABİP olarak değiştir ve yeniden imzaya getir " diye talimatını verir.

Bu talimatı alan genç hukukcu " başüstüne " deyip odadan çıkar ve değişikliği yaparak yazıyı sekretere uzatır. Sekreter, bu tekrar yazım işinden hoşlanmaz , fakat, yazıyı yazmaya başlar. Yazıyı yeni şekliyle şefe götüren görevli, hemen şef parafını (kısa imzasını) alır ve sevinçle yazıyı Müdür Yardımcısı masasına koyar. Bir müddet sonra yardımcının kendisini çağırdığı duyar ve hemen huzura koşar.

Yardımcının odasına giren memur, imza dosyasının amirin elinde olduğunu görünce irkilir ve durur. Yardımcı ise dosyayı işaret ederek " beyim, siz Cumhuriyet çocuğusunuz, yazıyı nasıl tabip diye yazarsınız, bu yazıyı HEKİM olarak değiştirin " talimatını verir. Bu talimatı ve dosyayı alan genç hukukcu, değişikliği yapar ve yazının yeniden yazılması için, göreceği tepkiden çekinerek sekretere uzatır. Sekreter iyice sinirlenmiştir. Yazı ricalar üzerine tekrar yazılır ve şef ile yardımcı parafları alınarak müdür makamına gönderilir.

Genç hukukcu, bu kısa yazıyı nice güçlüklerle müdüre kadar çıkarmayı başardığını ve onaylanıp geldiğinde kurum dışına ilk yazısını göndermiş olacağını düşünerek bir çay söyler ve bir de sigara yakarak işin keyfini çıkarmaya çalışır. Fakat, çok geçmeden müdürün makamından odalarına bağlı olan zil çalar, Şükrü Bey makamda beklenmektedir. Makama giderken, yazının ilk imzaya sunduğu şekli ile değişikliklerin yapıldığı nüshaları yanında götürür.

Müdürün odasına giren genç hukukcumuz, masaya 3 adım mesafede durur ve emirleri bekler. Dosyayı elinde tutan müdür, kuruma bakanlıktan gelen yazıda " doktor " dendiği halde, yazıda niçin " hekim " diye yazdığını sorar. Belli ki, yazının arkasına iliştirilmiş olan bakanlık yazısını incelemiş ve bu değişikliği merak etmiştir. Bunun üzerine, ileri atılan kahramanımız, elindeki 3 cevap yazısını gösterir ve " ben sizin dediğiniz gibi doktor yazdım, şefim tabip olarak değiştirdi, yardımcınız ise hekim olarak değiştirdi" diyerek, bu yazılşarı gösterir.

Duydukları ve gördüklerinden şaşıran müdür, bir taraftan gülümserken, diğer taraftan yumuşak bir üslupla " siz, yine ilk yazdığınız gibi DOKTOR yazın ve yine sizin yazdığınız gibi olsun " talimatını verir. Dosyayı alan memurumuz, yazının kendi isteği doğrultusunda yazılacağına sevinirken, sekretere tekrar nasıl yazıdıracağını da düşünmektedir. Neyse, ricalarla yazı tekrar yazdırılır. Artık sorun çözülmüş ve yazıda DOKTOR kelimesinin kullanılması kararı verilmiştir.

Dosya, paraf makamlarından, gerekli açıklamalar yapılarak geçirilir ve müdüre çıkarılır. Müdür, yazıyı onaylarken " şef ve yardımcının istekleri olmadı, senin istediğin şekilde yazıldı, sana verilen bu değeri unutma " demeyi de ihmal etmez. Kahramanımız da, bu kadar engelleri aşarak onaylattığı yazıyı gönderilmek üzere ilgili kısma veriri ve çaycıya bağırır ; " Hüseyin Efendi bana bir kahve getir, şekerli olsun ".

Kahve gelir ve sigara da yakılarak keyifle içilmektedir. Kahramanımızın yanına yaklaşan kıdemli bir görevli " arkadaş, fazla kasılma, senin bu yazını Sayın Bakan hiç görmez, orada işe yeni girmiş bir memurun eline geçer, senin çektiğin zahmetleri hiç hissetmeden listesini işaretler ve yazıyı tozların içine atar " diye açıklamalar yapar. Bunları duyan kahramanımız " olsun, yazı benim hazırladığım şekliyle gitti ya, o bana yeter " diyerek havasını devam ettirir.


DERLEYEN
AVUKAT NACİ SÖZEN
Nisan 2004 / ANKARA

Hiç yorum yok: