GAFLETİN BÖYLESİNE NE DEMELİ ?
( ERMENİ TAŞNAK PARTİSİNİN 8. KONGRESİ )
Değerli Dostlarım,
Geçen günlerde “Ermeni İhanetinin itirafı ve İspatı” adlı araştırma yazımı yayınlamıştım. Bu yazıda, gafletimize örnek bir yazıyı da yayınlayacağımı belirtmiştim. Bu yazı aşağıdadır. Bu başlığı okuyan bazı arkadaşların, "Ermenilerin ve partilerinin bir çok toplantısı olmuştur ve bu da 8. toplantılarıdır, ne var bunda " diye düşünebileceklerini tahmin ediyorum. Fakat, durum öyle değil. Tarihi önemi olan bu toplantı, Osmanlı Devletinin kendi içinde yapıldığı halde, kendisini yok etmeye yönelik faaliyetlere karşı ne denli sağır olduğunun tarihi belgesidir. Şimdi, Türk tarihi Dergisinin Şubat 1986 tarihli ve 12 sayılı nüshasında yayınlanan bu yazıyı sunuyorum.. TAŞNAK PARTİSİ 8. KONGRESİ .Taşnak (Taşnaksutyun) Partisi ihtilalci Ermeni partileri arasında en uzun ömürlü, en etkin, Ermenilerin hayatını ve dinlerini en çok etkilemiş olan partidir. Federasyon (Birlik) anlamına gelen Taşnak Partisi, Rus Çarının baskıları karşısında dağılan bir kısım Ermeni tarafından, Hınçak (Çan) Partisine alternatif olarak 1890 yılında kurulmuştur.
.Troşak adıyla dergi çıkardılar ve propaganda yaptılar. 1892 yılında 1. Kongrelerini yaparak, Ermeni İhtilalci Federasyon ilkesi olarak Marksist çizgide karar kıldılar. Değişmez özelliği ve hedefleri Türk düşmanlığı yaratmak üzerine olmuştur.
. Taşnak partisi, 1907 yılında yeniden teşkilatlandı. Batı bürosu Cenevre (İsviçre), Doğu Bürosu Ermenistan'da (Kilise bünyesinde) kuruldu. Doğu Anadolu faaliyetleri, Van, Muş, Erzurum ve Trabzon'da kurulan komitelerce yürütülmüştür.
. Taşnaklar kendilerini desteklemeyen ve para yardımı yapmayan zengin Ermenileri acımasızca öldürmüşlerdir. Ermeni yazar S. Gabrielian, para istedikleri Avrupalı zengin bir Ermeninin " ben kendi paramla memleketin celladı olmak istemem " diyerek para vermediği için öldürüldüğünü yazmıştır. Bu şekilde, Moskova'da Yamharian, İzmir'de Balyozian, Rus Ermenisi Bahalian gibi zengin Ermeniler katledilmiştir.
. 1914 yılında, Osmanlı devleti seferberlik (30 Temmuz 1914 günü) ilan ederek ölüm-kalım savaşına girerken, Temmuz 1914 ayı içinde, Ermeniler Erzurum da Taşnak Partisinin 8. Genel kongresini yaptılar.Kongre 2 hafta devam etmiş ve 28 celse yapılmış ve yurt içi- yurt dışı 30 temsilci katılmıştır. Osmanlı aleyhine olan kararlar ilk celsede görüşülmüş ve ittifakla kabul edilmiştir. Kongre, Rus-Ermeni ittifakını tasdik ederek aşağıdaki kararları almıştır.
1. Harp ilanına kadar sükunet ve itaatlar muhafaza edilecek, Rusya dan gelecek silahlarla mücehhez hale gelinecek.. 2. Harp ilan edilirse, Türk ordusundaki Ermeniler silahlarıyla birlikte Rus ordusuna iltihak edecek.. 3. Türk Ordusu ilerlerse,sükunet muhafaza edilecek, 4. Türk ordusu ricat eder veya ilerleyemeyecek hale gelirse çetelerce derhal ordu gerisinde plana göre hal-i faaliyete geçilecek.
Bu kararlar doğrultusunda hareket edilmiş olup, ihanetin itirafı sayılan meşhur Nubar mektubunda izah edilen faaliyetler icra edilmiştir. Bu toplantı kararları konusunda 1914 yılında Şam şubelerine gönderilen mektup da ise, " Ruslar sınırların ötesine ilerler, Osmanlı geri çekilirse, her şey aynı anda yapılacak ve bütün engeller ortadan kaldırılacaktır. O zaman Osmanlı ordusu iki ateş arasına alınmalıdır. Bütün devlet daireleri tahrip edilmeli, hükümet güçleri içte meşgul edilmeli, askeri konvoylara saldırılmalıdır.
Bu yazıyı okuyunca anlıyoruz ki, Osmanlı devleti kendi topraklarında o günün şartlarında dünyanın her yerinden Erzurum'a kadar gelebilen 30 hainin kongre yapması ve kendisinin idamında izlenecek yol ve yöntemlerin kararlaştırıp dünyaya yayılması olaylarından hiç haberdar olamamıştır.
Esasen, Osmanlının kendi idam fermanını imzalamış olarak kabul ettikleri olay, ıslahat fermanında yer alan ve 3'lü devlet (İngiltere, Fransa ve Rusya) dayatmalarıyla fermana koydurulmuş olan " Islahatların uygulanmasını yerinde izlemek için müttefik devletlerden temsilcilerin Anadolu şehirlerinde bulunmalarına izin verilecektir " şeklindeki maddedir. Bu maddeye dayanarak 2500den fazla batılı misyoner-ajan doğu Anadolu'ya dolmuş ve Ermenileri örgütleyip silahlandırmış ve savaşın başlamasıyla birlikte "hasta adam" diye niteledikleri Osmanlıyı bölüşme yarışına girmişlerdir.
Bu tarihi olayları hatırlarsak, günümüzde yaşadıklarımızı daha iyi yorumlarız ve geleceğe yönelik alacağımız tavırlar ve planları daha isabetli yaparız.. Osmanlı siyasi tarihini okurken, bazen hayrete düşerdik, bazen ağlamaklı olurduk. Bu kadar da olmaz ki derdik.. Devletin haberi yokken ülkenin savaşa sokulması, yetki verilmemiş heyetlerin düşmanlarla savaş sonrası görüşmeler yürütmesi gibi... Yarın veya uzun gelecekte, bu günlerde yaşananları okuyan gençlerimiz de, ne derecede aldatıldığımızı öğrenecekler ve bu kadarda olmaz ki diyecekler..
Örneğin, tarihimize ve Milletimize küfredip hakaret edenler, iftira atanlar dışardan alkışlanıp Nobel ödülü ile ödüllendirilecek ve bize " bu ödül ve Fransızların aldığı karar sizin için faydalı olacak, düşünce özgürlüğünüzü geliştirecek, alkışlayın" diyorlar ve de dahili hainlere alkışlatıyorlar..
Kendi Milleti ve tarihine ihanet edenler, ödül aldıkça ve zengin oldukça arkası gelecektir..
Nitekim, Elif Şafak "baba ve piç" diye bir kitap yazdı. yargılandı batılıların baskısı ve düşünce özgürlüğü kıskacında beraat ettirildi.Bu kitaptan bir pasaj okuyalım.. " orada yerleşik milyonlarca Ermeni’ye ne oldu peki? Asimile edildiler,eridiler, yetim bırakıldılar. sürüldüler. mal mülklerinden oldular. Türkler di 1915 de bunları yapan.. Sen kalk gel orta Asya’dan, dal dosdoğru Anadolu'nun bağrına.. Bütün akrabalarını 1915'de kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırım zade bir sülalenin torunuyum.”
İşte, beraat eden yazılardaki cümlelerden bir kaçını verdiğimiz sözde düşünce özgürlüğüne (bizim ülkede) faydası olacak kitap bu... Bu iftiralara aldırmamak, duymamak ve kayıtsız kalmak gafletin ta kendisidir.. Çünkü, bu iftiraların hedefi Türk devletini ve Milletini Anadolu dan sürmek hayali yatmaktadır.. Bilelim ki, yaratılış olarak hiç bir beden, bünye veya varlık, kendisini yok etmeye yönelik faaliyet ve tehlikeye karşı kayıtsız kalamaz. Eğer kalırsa, kendi varlığını inkar etmiş sayılır...
Mutlu günler dileğiyle...
Av. Naci SÖZEN (Em. Hv. Alb.)Ekim 2006/ANKARA
20 Ekim 2007 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder