20 Ekim 2007 Cumartesi

ARNAVA'DA BİR SELANİKLİ

ARNAVA’DA BİR SELANİKLİ



Yöremizin tarihi olaylarını araştırdığım yıllarda, Zeyve köyünün en yaşlı kişi ile konuşurken, bir zamanlar, Arnava köyünde, Selanik doğumlu bir kişinin yaşadığını öğrendim. Bu bilgi çok ilginç geldiği için ayrıntılarını araştırmaya karar verdim. Neticede, Selanik doğumlu olduğu bilinen Zeynel adında, tek başına yaşayan birinin hikayesi çevrede hala biliniyordu.

Hikayenin temeli, Osmanlı Devletinin, Balkanlarda ağır bir yenilgiye uğraması ve Avrupa kıtasında bulunan tüm topraklarını kaybetmesi dönemi ile ilgiliydi. Bu sürecin son safhasında, Rumlar bağımsızlığını ilan etmiş, Balkanlarda yaşayan ve “ Evladı Fatihan” denilen Türkler, kitleler halinde imha edilmiş, kaçmayı başaranlar kendilerini Anadolu topraklarına atmışlardı. İşte, bu ölüm kalım mücadelesi sırasında, Selanik başta olmak üzere, Batı Trakya Türkleri de guruplar halinde yaşadıkları yerleri ve mallarını bırakarak ana yurtlarına doğru yollara düşmüşlerdi.

İstanbul’a ulaşmayı başaran Selanikli Türkler arasında 12 yaşlarında bir çocuk vardı. Ailesinin diğer fertlerini kaybetmiş, komşuları tarafından korunarak kafileye dahil edilmişti. Bu şekilde, kimsesiz olarak İstanbul’a gelen çocuklar bir müddet devlet korumasına alınırdı. Hikayemizin kahramanı Zeynel de bu koruma altında bir müddet kaldı. Fakat, kanında bulunan, “ hür olma, yaylalarda dilediği gibi dolaşma ve türkü söyleme “ genleri, onun için şehir hayatını çekilmez bir hale getiriyordu. Anadolu içlerine doğru dalıp gitmeyi aklına koymuştu.

Genç Zeynel, bilmediği diyarlara gitmeyi kafasına koymuş olmasına rağmen, yine de köklerinin yaşamış olduğu coğrafyayı tercih etmek niyetindeydi. Trakya ve Balkanlarda yaşayan Türklerin genelinde olduğu gibi, O’nun Ataları da zamanında Karaman yöresinden Balkanlara göç ettirilmişti. Bu hususları büyüklerinden çok dinlemiş, hatta, Karaman yöresinde kalmış olan akrabalarına “ Berberler, Berber Oğulları “ dendiğini de unutmamıştı. Bir derviş gibi yollara düşen genç, nice zorluklar ve yokluklara göğüs gererek, köyden kente, kentten şehre, dereden tepeye, dağdan ovaya derken, nihayet Karaman bölgesine ulaştı ve köklerini araştırmaya başladı.

Selanikli Zeynel, tüm araştırmalarına rağmen, Karaman ve yakın çevresinde geçmişine ve atalarına ait bir iz veya kişiye ulaşamadı. Kendisine, akrabalarının Ermenek ve çevresinde olabileceği söylendiğinden, Taşeli bölgesine doğru yola koyuldu. Ermenek şehrine geldiğinde, kendisini, hayalinde yaşattığı heybetli dağların ve yalçın kayaların ortasında bulmuştu. Ermenek merkezde “ berberler” olarak anılan bir aile olduğunu öğrenince çok umutlanmıştı. Yaptığı görüşmelerde sonra, bu ailenin kendi ailesi olmadığı ortaya çıkınca bir kez daha yıkıldı.

Geçmişe ait köklerini aramaktan çok yorulmuş ve umutları tükenmiş olan Zeynel, çevreden bir köye yerleşerek hayatının geri kalan kısmını sakin bir şekilde geçirmeye karar verdi. Bir vesile ile, zamanın önemli ve zengin merkezlerinden olan Arnava’ya gelerek köy odasına yerleşti. Muhtar ve diğer tanınmış kişilere hayat hikayesini ve mücadelesini anlatarak, bu köyde bir iş verilmesi ve yaşamının burada devam etmesine yardımcı olunmasını istedi. Bu durum, köyün varlıklı ailelerinden birine iletildi. Büyük arazileri ve kalabalık sürüleri olan bu aile, garip genci çoban olarak işe aldı ve yüksek dağlarda gezmekte olan sürüsüne çoban yaptı.

Selanikli Zeynel en zengin ailenin çobanı olmuştu. Sürüsünü önüne katarak, dik yamaçları aştı, yüksek tepelere çıktı ve hayallerindeki yayla yaşantısına kavuştu. Bunun için Allah’ına şükürler etti. Çobanımız işine çok bağlı, çalışkan ve cesurdu. Sürüsündeki tüm malları tanıdı, köpekleriyle dost oldu. Günlerin birinde, eşkıyalar, sürüsünden bir keçiyi kaçırarak kesmişler ve etini gizlendikleri kayalıklara götürmüşlerdi. Çobanımız, bu olay karşısında, ilk defa intikam duygularıyla hareket ederek, eşkıyalara savaş açıp, kayalıklara tırmandı. Bu saldırısından elbette zararlı çıkacaktı. Ağası (Patronu) bu hareketine kızdı. Bir keçi için eşkıyalara saldırmasının anlamsız olduğunu, keçiyi kurt kaptı saydıklarını söyleyerek onu rahatlatmak istedi. Fakat, sadık çoban, hırsızlara mani olamadığı ve emanetleri (malları) koruyamadığı için kendisini suçladı ve eski moralli haline bir türlü dönemedi.

Yaşı ilerlemekte olan Selanikli, evlenme isteği ile Ağasına başvurdu. Kısa süre sonra, çevre köylerden birinde bir kız bulundu. Kendisi gibi fakir ve kimsesiz olan bu kızla evlendirildi. Yaşantısını evlendiği kızın köyünde sürdürmek için Arnava köyünden ayrıldı. Hanım köylü olan Selanikli Zeynel çoban, hayatının geri kalan kısmını da yine çoban olarak sürdürdü. Yaylalarda sürüsü ile dolaşmak, türküsünü söylemek, güzellikleri seyretmek ve özgürlüğünü benliğinde hissetmek O’nun için mutlulukların en büyüğüydü. Özellikle de,
Büyü, güçlen tez oğlum,
Yaylalarda gez oğlum,
Vatanına yan bakan,
Düşmanını ez oğlum “

mısralarını kapsayan türküyü söylemekten hiç bıkmadı, usanmadı…

(Gelecek sayıda “ Sıtmalı Dağının Gıtal Üçlüsü “ hikayesinde buluşmak üzere ..)

Derleyen : Naci SÖZEN , Kazancı / ERMENEK

Hiç yorum yok: