13 Aralık 2007 Perşembe

Kazancı Coğrafyası Bitki Örtüsü

C O Ğ R A F Y A M I Z - (3)
( Kazancı Coğrafyasının Bitki Örtüsü )



Kazancı coğrafyasının sahip olduğu bitki örtüsünün, çeşitlilik ve yaygınlık olarak zenginliği, bilimsel incelemelerin yapılmasını ve nesilleri tükenmek üzere olan bitkilerin özenle korunmaya alınmasını gerektirecek bir seviyededir. Bitkilerimizi, orman niteliği kazanabilecek olan ağaçlar, muhtelif özelliklere sahip çalılar, sabit köklü bitkiler ve ekilip biçilen bitkiler olarak dört ana bölümde incelemeliyiz. Bitkilerimizi, insanlarımızın dikip büyüttüğü meyve verici ağaçlar ve ekip diktiğimiz bitkiler ile tabi ortamda kendiliğinden yetişen ağaçlar ve bitkiler olarak iki ana bölümde incelememiz de mümkündür.

ORMAN NİTELİKLİ AĞAÇLARIMIZ ;

- Ardıç Ağacı; Yaylalarımızda, özellikle Körkuyu, Yenicesu, Toras yaylaları ve çevreleri, Kabalak yaylası ve Karakovanlık boğazı mıntıkasında yetişen, arazinin güney yamaçlarını seven bir ağaçtır. Ardıçlar, zor üreyen, yavaş büyüyen ve asırlarca boyu süren ömre sahiptirler. Bazı ulu ardıç ağaçlarının bin yılın üzerinde yaşı olduğu söylenir. Bu ağaçlar, çiftçiler, çobanlar ve yaylacılar (göçerler, obalar, avcılar ) tarafından korunan, kutsal sayılabilecek kadar sevilen ağaçlardandır. Ardıçlar, nice kuşlara barınak ve yuva mekanı olmuşlar, gölgelerinde nice hayvan ve insanı, yağmurdan, yaştan ve sıcak güneşten korumuşlar, ürünleri ile insanların çok sayıda ihtiyacını karşılamışlardır. Tarımın klasik usullerle (karasaban, düven ve hayvan gücü) yapıldığı dönemlerde, her aile, hasat mevsimi, ekin tarlasının başına göçer, harman sonuna kadar, önceden belirlenmiş bir ardıç ağacının altını ev olarak kullanırdı. Bu ardıçlara, yurt ardıcı veya ev yeri ardıcı denirdi. Ardıçlar, tohumları (gilik denir) toprağa ekilerek fidan elde edilen ağaçlara benzemez. Yani, kendiliğinden veya ekmekle bitmez. Ardıç kuşu veya karga denen kuşlar ardıç tohumunu yutar, midelerinde bir müddet kalan ve değişime uğrayan tohumlar, bu kuşların dışkısı ile araziye düşer ve sonrasında filizlenerek ardıç fidanı olur. Bu nedenledir ki, arazide, ardıç ağaçları ile kaplı yerlerde bile ardıç fidanı görmek zordur. Bu güçlüğü aşmak için, ardıç tohumlarını suni ortamlarda filizlendirip araziye dikmek yönünde uğraşlar verilmektedir. Yetişmesi, büyümesi ve araziye ve diğer canlılara yararı nedeniyle ardıç ağaçlarının kesilmesi yasaklanmış durumdadır. Ardıç ağacı, düzgün gövdelerinden, uzun kiriş görevini yapacak tavan ağacı, tahtasından çeyiz sandığı, budaklı yerlerden pardı (yaylada sayvandların, köyde eski evlerin dam örtüsü), kabuklarından tavan döşemesi, dallarından yakacak olarak faydalanılır. Son dönemlerde, biçme motorları ve traktörü olan birkaç kişinin, yaylalarda ardıç bırakmadan kesip odun yaptıkları üzülerek anlatılmaktadır. Ardıçların, yağ ardıç adıyla anılan türleri de vardır. Tohumları ile yaprakları kaynatılarak şifa niyetine içilir. Kazancı arazisinin ulu ardıçları olarak, Art Beleni sıra ardıçları, Karakovanlık ardıçı, Kabalak’daki Koca Ardıç, Akbelen’deki kartalların tepesine yuva yaptıkları ardıçlar, Dinek ve Toras bölgesinde resimlere konu edilen ardıçlar sayılabilir. Kasabamızda incelemeler yapan ve Ermenek gazetesinde “ Dinek’in Yalnız Ardıçları “ adıyla dizi yazı yayınlayan Resim Sanatçısı Fatih KARAMANOĞLU Beyin yazılarını okumalıyız. Ardıç ağaçlarından iyi odun olur, dayanıklı tahta olur, bizde bir kaçını kessek ne olur gibi bahanelerle arazimizin süsü ve bereketi sayılan bu türün yok edilmesine seyirci kalınmamalı. Ölen kişilerin mezar içine ve kabir uçlarına bile (mezar taşı yerine) ardıçtan yapılmış kalın tahtalar konur. Bir bakıma, bu ağaçları kullanmaya, bebek iken, dalına kurulmuş salıncaklarda sallanmakla başlayan insanlar, mezarında bile bu ağaçlara muhtaçtır.

- Andız Ağacı ; Ardıç ağacına benzeyen, yapraklarının ucu dikenli olan bir ağaçtır. Bir türünün gilikleri küçük olup, bazı hastalıklar için kaynatılıp içilmesi tavsiye edilir. Anamur pazarlarında bardak ölçüsüyle bu gilikler satılır. Bir türünün gilikleri fındık büyüklüğünde olup, kaynatılarak “ Andız Pekmezi “ olarak bilinen ürün elde edilir. Bu pekmezden helva bile yapılır. Bir çok hastalığa iyi geldiği bilinen bu pekmez Anamur yaylalarında çok pahalı bir fiyattan satılır. Bu ağaçların yapraklarının hoş bir kokusu vardır. Bu yapraklar bile karın ağrısına iyi gelir diye kaynatılır ve suyu içilir. Bu ağaçlarında türleri tehlike altındadır.

- Ladin (Köknar) Ağacı ; Arazilerimizin kuzey yamaçlarında yetişir. Garain kuzeyi, Otlukoyak, Bozdağ, Popas yaylaları, Karakovanlık boğazı kuzey yamaçları, Yavşan boğazı ve Alaca yörelerinde çoktur. Bu ağaçların gövdesinden evler için öreğen yapılırdı. Dalları kışın kesilerek evlere taşınır ve keçilere (pür denir) yedirilir. Kozaklarında sakız toplanır ve kaynatılarak çiklet gibi lezzetle gevilen sakız elde edilir. Arazimizdeki ladinler acımasızca tahrip edilmiştir. Bu ağaçların yetiştiği yerlerden biri de Kızıltaş altındaki yerdir. Kazancıdan görülen bu orman çevremiz için bir nimet sayılmalıdır. Bu ağaç, Göksu vadisine bakan yamaçlarda, sadece Kayaönü köyü ve Kazancı (Kızıltaş)’da görülür.

- Çam ağacı ; Bu ağaç türü, sıcak yerlerde, köyden aşağıda kalan sahil dediğimiz arazide yetişir. Masırlık, Ayıoluğu, Balduvar, Göğesdos ve Göbedde yetişme bölgeleridir. Kasabanın hemen batısındaki Çığırganın Dere’nin yamaçlarında çam ağaçlarının varlığını sürdürmekte olması da şaşılacak bir durumdur. Çam ağacı da insanımız için çok yönlü fayda sağlar. Gövdeleri tahta, kereste, kiriş olarak kullanılır. Kolay yanar ve eskilerde kibrit yerine kullanılan çıra elde edilirdi. Dalları ve kozakları da yakacak olarak kullanılır. Bu ağaçlarda süratle yok edilmektedir.
- Sedir (Katran) ağacı ; Bu ağaçlar bizim arazimizde pek görülmezdi. Son dönemlerde, Taşönü yamaçları başta olmak üzere bir çok yere dikimi yapılmıştır. Gelecekte, yöremizde en çok yetişen ağaçlardan olmaya adaydır.

- Şimşir Ağacı ; Torosların en kıymetli ve sert ağacıdır. Yeşil ve parlak yaprakları vardır. Eski devirlerde bir çok kişi, kış mevsimi boyunca evinde bu ağaç gövdesinden tahta kaşık, çömçe ve benzeri ev eşyası yapardı. Bizim çocukluğumuzda, Bozdağ ve Payamlı tepelerine Şimşir ağacı kesmeye gidilirdi. Daha sonraları, bizim arazideki ağaçlar tükendiğinde, Elbalık dağına kadar olan Anamur arazilerine Şimşir kesmeye gidilir olmuş ve dağların tüm Şimşirleri yok edilmiş deniyor. Yeni nesiller, bu ağacı kitaptan okuyacak, belki de parklarda görebilecektir.

- Bozarmut ağacı ; Körkuyu ve çevresinde yetişir. Gri renkli yaprağını keçiler ve özellikle Yörüklerin develeri yerdi. Küçük ve sert armutları olur, kış mevsiminde yenecek olgunluğa gelirdi. Bu ağaçların yaşlı olanları odun yapılmış, genç olanlar değişik armut cinslerine aşılanmıştır.

- Meşe (Pelit) Ağacı ; Bu ağaç da aynen Ardıç ağacı gibi çok yönlü olarak fayda sağlayan, yetişmesi ve filizlendirilmesi zor, ömrü çok uzun olan bir türdür. Arazimizin her tarafında, Bozdağ’dan Masırlık sonuna kadar görmek mümkündür. Gövdesi çok set olduğundan balta sapından, çadır direğine kadar her şeyde kullanılır. Odun olarak en çok tercih edilendir. Yapraklarını her mal yer, gövdesinin içinde ve dallarında kuşlar, sincaplar yuva yapar ve tüner. Gölgesinde insanlar ve hayvanlar barınır. Tohumlarını hayvanlar yer, üzüm asmaları bu ağaçlara sarılmaya bayılır. Meşe, dalları ve gölgesi ile insanlara, hayvanlara ve bitkilere sığınaklık yapar, her şeyi korur ve bu özelliğiyle “ doğa dostu “ olarak adlandırılır. Bu özellikleri nedeniyle TEMA Vakfı tarafından meşe tohumu ekilmesine öncelik verilmiştir. Bin yıldan fazla bir ömrü olduğu bilinen bu ağaçların da türleri tehlikededir. Kesilmesi yasaklanmış ağaçlardandır. Meşe ağaçlarında “Ulu Ağaç “ diyebileceğimiz örnek çok azalmıştır. Bizim tespit edebildiğimiz bir örnek, Gökçeler mahallesindeki Mehmet OKAT’ın bahçesinde bulunan ve Goca Pelit adıyla bilinen ağaçtır. Gövdesi, bir kaç kişi el ele tutuştuğunda bile kavranamamaktadır. Korumaya alınması gereken bir tabiat varlığıdır. Meşe ağaçlarının mevcutları korunmalı, yenileri yetiştirilmelidir.

- Karaağaç ; Kazancı çevresindeki bahçelerde yetişen, sert gövdeli, siyah yapraklı ağaçlardır. Yapraklarını hiçbir hayvan yemez. Üzerinde asma bile barınmaz. Melokka adıyla bilinen, sarı, küçük ve sonbaharda yenilen bir meyvesi vardır. Şimdilerde çevrede görünmez olmuştur. Onunda türü tehlikededir.

- Sakız Ağacı ; Arazimizin genelinde kendiliğinden yetişen bir ağaçtır. Kızılburun çevresinde yoğun şekilde bulunurdu. Menengiç veya Sakızlak da denir. Meyvesi önceleri kızıl renkli, sonbaharda mavi renkli olur. Bu meyve çok yağlı ve hastalıklarda tedavi edici özelliklere sahip olup, ismi “ Çıtlık “ olarak bilinir. Ermenek pazarında yüksek fiyattan satılır. Bu ağaçlara, 1960 yıllarında devlet eliyle Antep Fıstığı aşısı yaptırılmış, fakat, zaman içinde, yetişen aşıların meyve vermediği görülmüştür.

- Çınar (Piladan ) Ağacı ; Sulak yerlerde ve dere kenarlarında yetişen, ulu ağaçlar niteliği kazanabilen ve kendiliğinde yetişen ağaçlardır. Uzun ve geniş gövdelerinden sandık tahtası yapılır, dalları odun ve sırık, direk, semer ve saban yapımında kullanılır. Anadolu’da ve Tarihimizde “Ulu Çınarlar” meşhurdur. Eskiden, her cami önüne ve çeşme başına bir çınar dikilirmiş. Aybaham’dan başlayıp, Göksu’ya kadar uzanan dere boyunca en çok Çınar ağacı yetişir.
- Söğüt Ağacı; Sulak yerlerde, pınar başları ve dere kenarlarında yetişir. Selvi Söğüt bir başka cinsidir. Kırılgan bir ağaç olduğundan odun olarak kullanılır. Genelde bir süs ağacı olarak kabul edilir.

- Kavak Ağacı ; Normal yani klasik kavak kereste yetiştirmek için dikilen ve sürekli sulanan bir ağaçtır. Son yıllarda Kanada kavağı diye bir tür yaygınlaşmıştır. Kendiliğinde yetişen Deli Kavak diye bilinen, gri renk yapraklı cinsi de vardır. Bu deli kavaklardan en ünlüsü, Aybaham (İnönü) pınarı yanında bulunan ve bin yıldan yaşlı olduğu söylenen ulu ağaç idi. Bu ağacın dibinde bir tahta vardı. Gelip geçen yolcular, bilhassa yabancılar, burada mola verirler, tahtada dinlenir, yemeklerini yer, namazlarını kılar ve istirahat ederlerdi. Yaklaşık 20 yıl önce bir kış günü kar ve rüzgar etkisiyle bu kavak ağacı kökünden yıkılmış, dibindeki tahtası da tahrip edilmiştir.

- Alıç Ağacı ; Küçük meyveleri olan, dikenli ağaçlardır. Buna benzer bir kaç ağaç türü daha vardır.

ÇALI TÜRÜ BİTKİLERİMİZ ;

Arazimize yayılmış şekilde ve farklı iklim bölgelerinde, değişik şekillerde yetişen çok sayıda çalı türü bitki mevcuttur. Başlıcaları ;

Karamık çalısı, dikenli, meyvesi olan ve kökünden boya yapılan bir bitkidir. Kürtlü çalısı, dallarından süpürge ve sopa yapılan sert bir çalı türü olup, özellikle, yaylada, Kürtlü yakası denilen yerde mevcuttur. Piynar çalısı, dikenli bir türdür. Develik çalısı, arık kenarlarında yetişir. Böğürtlen çalısı, arıklarda yetişen dikenli ve mor meyvesi olan bir türdür. Kuşburnu çalısı, dikenli ve meyvesi olan bir türdür. Kokar ağaç, Çaltı çalısı, Kafes Çıbığı çalısı, Sumak Çalısı ve Tepsi çalısı ile daha bir çok çalı türü sayılabilir.

(Gelecek Sayıda ; Coğrafyamızın Bitki Örtüsü devam edecek )


Derleyen : Av. Naci Sözen

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ARKADAŞLAR,SİZ BANA 1965 LERDE OKULDA ÖĞRETİLENLERİ HATIRLATIYORSUNUZ.KİMYA OKURDUK DENKLEM GÖRMEZDİK,ÇIMENTO NASIL ELDE EDİLİR ONU TEFRİKA ROMAN GİBİ OKURDUK.ÜNİVERSİTE SINAVLARINA GİRDİK TEST VE DENKLEM..TABİ SIFIR.İLK SENE GİREMEDİK,O SENE DERSANELERE TALİM ETTİK.ALLAHINIZI SEVERSENİZ BU AĞACIN BİR RESMİNİ KOYMAK AKLINIZA GELMİYORMU..