13 Aralık 2007 Perşembe

Ermenekliye Nerelerde Rastladım ?- (3)

ERMENEKLİYE NERELERDE RASTLADIM ? – (3)



İzmir / Gaziemir’de bulunan Hava Eğitim Merkezine öğretmen olarak atanmış ve görevime 1687 yılı sonbaharında başlamıştım. Yeni eğitim dönem için sınavları kazanan ve Astsubay Adayı öğrencisi olan gençler temel eğitim safhasındaydı. Bizim okulda verilecek olan Elektronik Başlangıç eğitimlerinin başlamasına bir aylık bir zaman olmasına rağmen, öğretmen planlaması yapılmış ve ders programları dağıtılmıştı. Benim derslerine gireceğim sınıf, eğitimi aynı süreç içinde alacak olan 6 sınıfın başında yer alan Elektronik-A sınıfıydı. Bu sınıfa, elektronik lise, teknik lise ve Anadolu liseleri mezunlarından, sınav notları en yüksek olan öğrenciler alınmışlardı. Çünkü, bu sınıfın öğrencileri, ihtisas eğitimine başlarken, bilgisayar, radar, F/S, bilgi teşhir cihaz teknisyenliği dahil olmak üzere, ileri teknoloji ürünleri sistemlerin makinistliğine ayrılacaklardı.

Derslere planlanan 6 öğretmen birlikte çalışarak hazırlanıyorduk. Bir yıl önce aynı dersleri anlatmış olanlar, tecrübelerine dayanarak, ne kadar gayret göstersek ve öğrencileri ne kadar yüksek puanlılardan oluşsa da ilk sınavlar sonunda bir kişide olsa zayıf not alan öğrenciye rastlandığını, zayıfsız sınıfa rastlanmadığını anlatıyorlardı. Ders vereceğim öğrencilerin seçme kişiler olmasından heveslenerek, derslere iyi hazırlanır, anlaşılır bir anlatım ve sürekli tekrar yaparsam bir ilki gerçekleştirerek zayıfsız bir sınıfa ulaşabileceğimi düşündüm. Bu düşüncemi kimseye açmadan hazırlıklarıma hız verdim.

Ders günü gelmiş, öğrenciler sıralar halinde sınıfları doldurmuşlardı. Ders planları, öğretim rehberi ve ders kitabım elimde A sınıfına girdim. Gençler, bir mesleğe sahip olmak için yeni bir eğitimin başında ve başarmak zorunda olduklarının bilincinde olarak bakıyorlardı. Kısa bir tanışmadan sonra derse başladık. Her gün, bir önceki gün içinde anlatılanları ve karmaşık bölümleri tekrarlayarak yeni konuya başlıyordum. Bu uygulama günlerce böyle devam etti. Hedefim, ilk yazılı sınavda benim sınıfımda zayıf alan öğrenci olmamasını sağlamaktı. Sınavlarda en aşağı 60 puan alınması gerekiyordu.

Sınav günü geldi ve sınav bürosunca hazırlanan soru bukletleri ile görevlendirilen sınav sorumluları sınıfa girdiler. Soruların ve sınav görevlilerinin seçimi değerlendirme kısmınca yapılıyordu. Soru ve cevap kağıtları dağıtılarak süre başlatıldı. Sonrasında, cevap kağıtları ilgili büroya götürüldü. Bir gün sonra da not listesi elimize verilerek öğrencilere duyurmamız istendi.

Sınav not listesini aldığımda ilk işim listede altı kırmızı kalemle çizilmiş bir not olup olmadığını aradım. Geçer notun altında olanların altı kırmızı renkle çiziliyordu. Bir öğrencinin notu 60 puanın altında ve kırmızı çizgiliydi. Aslında, 40 kişilik sınavdan ilk imtihanda bir kişinin zayıf not almış olması da çok başarılı bir netice sayılmalıydı. Fakat, benim hedefim gerçekleşmemişti.

Sınav not listesi ile sınıfa girdim, sıradan isimleri okudum ve notlarını söyledim. Kırık not alan kişi Mehmet BAŞPINAR isimli öğrenciydi. Okuma bittikten sonra, hedefimi anlattım ve zayıf alan öğrenciye biraz ikaz edici sözler söyledim. Öğrenci, özür dileyerek, gelecek sınavlarda başarılı olmak konusunda gayret göstereceğine söz verdi. Öğrenci tam yerine oturacaktı ki, ona “ nerelisin? “ diye sordum. Neden sorduğumu bilmiyordum. Öğrenci biraz çekinerek “ Ermenekliyim hocam “ diye cevap vermez mi? Bu cevap karşısında kısa bir şaşkınlık geçirdim. Sanki bir şaka yapılıyordu. Tekrar sorunca “ eski adıyla GARGARA kasabasındanım “ diye tamamladı. Bende “ demek benim hedefimi engelleyen benimle aynı ilçedenmiş “ diyerek durumu toparlamaya çalıştım.

Ermenekli, bu seferde, hiç tahmin etmediğim bir yerde ve tahmin edemeyeceğim şekilde karşıma çıkmıştı. Eğitimin devamında başarılı olan delikanlı mezun olarak görevine başladı. Hikaye burada bitmedi tabi.. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra İzmir’den ayrıldım ve Ankara Hv.K.K.lığı karargahında göreve başladım. Bir gün, karargah giriş kapısından gelen bir telefon “ bir ziyaretçim olduğu “ söylüyordu. Hemen kapıya gittim. Yaşlı bir kişi ziyaretçi salonunda etrafı inceliyor. Tanıştık, Ermenekliydi. İsmini sordum. Cevaben “benim ismim Mehmet BAŞPINAR “ demez mi? Al bir şaşkınlık daha.. Hem de Gargaralı (Güneyyurt) .. Bir şaka gibiydi. Birkaç yıl önce aynı yerli ve aynı isimli bir öğrenciyle karşılaştığımı anlattım. Öğrencinin, sülalelerinden birinin oğlu, yani kendisinin yeğenlerinden biri olduğu söyledi. Ankara’da yaşıyordu. Başka bir yeğeni bizim binada askermiş. Kendisine yardımcı olduk.. Görüşmelerimiz devam etti..

(Bakalım başka bir “ Ermenekliye Nerede Rastlayacağım “ diye bitireyim…)


Yazan : Av. NACİ SÖZEN
Aralık 2007 / ANKARA

Hiç yorum yok: